Kitap 80 yaşındaki ihtiyar bir kadının büyütüp yetiştirdiği ancak, Amerika’da
yaşamaya karar veren torununa yazdığı fakat asla postalamadığı bir dizi
mektuptan oluşmaktadır.
Acı bir trafik kazası sonucu kaybettiği kızından
ona kalan tek miras torunudur. Bir nevi kuşak çatışmasının sonucu aralarında
hiçbir diyalog kalmayan torunu ani bir kararla onu terk etmiş ve Amerika’ya
gitmiştir. O ise torununun sevimli köpeği ile koskoca evde tek başına yaşamak
zorunda kalmıştır.
Gençliğinde çok akıllı, hareketli ve yaşam dolu bir
kişiliğe sahip olan bu kadın kendi kafasına göre bir eş bulamadığı için oldukça
geç yaşlarda bir evlilik yapmıştır. Uzun süre çocuğu olmadığı için tedavi görmek
maksadıyla gittiği kaplıcalarda tanıştığı bir doktorla fırtınalı bir aşk yaşar.
Sadece üçer haftadan oluşan iki tatil süresince birlikte olabilmişlerdir. Fakat
bu aşkı telefonlarla ve mektuplarla sevdiği erkek ölene dek yoğun bir şekilde
yaşar. İkinci buluşmalarının sonunda sevdiği erkekten hamile kalır. Fakat
çocuğunun gerçek babasını kocasından ve herkesten gizler. Çocuğunu büyük bir
sevgi ile büyütür. Kendi gençlik yıllarında yaşadığı kısıtlamaların hiçbirisini
kızına yaşatmamaya kararlıdır. Ona her şeyin en iyisini vermeye çalışır. Fakat
bu tutumu kızını tamamen asi ve geçimsiz bir insan yapmıştır.
Annesine
hiçbir birsaygısı ve hoşgörüsü olmayan kızı,60’lı yılların özgürlük çılgınlığına
kendini kaptırmış ve Türkiye’de geçirdiği bir tatil sonrasında bir çocuk dünyaya
getirmiştir. Çocuğunun babasını bile tanımayan kadın bazı saplantılarından ötürü
psikolojik tedavi görmektedir. Duygusal bir ilişki içerisinde de olduğu doktoru
onu aldatmış ve bir takım evraklar imzalatarak büyük miktarda bir paraya kefil
etmiştir. Her şeyi anladığında iş işten geçmiştir. O hiç saygı duymadığı
annesine yardım istemeye koşar. Çok hararetli bir tartışma sonrasında annesinin
ağzından kaçan kısacık bir cümle onu alt üst eder.
Hiç ummadığı bir anda
babasının öz babası olmadığını öğrenir. Arabasına atlayıp hızla annesinden
uzaklaşmak isterken trajik bir kaza sonucu hayatını kaybeder. Hayatta tüm
sevdiklerini bir bir yitiren ve kendisini hayata bağlayacak hiçbir şeyin
kalmadığını düşündüğü bir anda torununa bakacak başka kimsenin olmaması bu
ihtiyar kadını yeniden yaşama bağlamıştır. Çok büyük zorluklarla büyüttüğü
torunu bir gün hiçbir sebep yokken Amerika’ya gitmek istediğini söylediğinde O
hiç karşı çıkmamış, aksine onu desteklemiş ve içinden geldiği gibi davranmasını
öğütlemiştir. Uzun bir yaşamın kendisi ile iç hesaplaşmasını, sorumlu hissettiği
insana karşı bir itirafname, bu kitabı yaratmıştır.
Torununa, insanların
hayatları boyunca önemli kararlar aşamasında yapmaları gereken tek şeyin, durup
yüreklerinin sesini dinlemek olduğunu, ancak bu şekilde gerçek mutluluğun
yakalanabileceğini anlatmakla geçmiştir. Onca postaya verilmemiş mektup....